Sinema, Kültür

En İyi 8 Dram Filmi

Her boş zamanımızda film izlemek adeta tutkumuz haline geldi. Hatta öyle ki bazılarımız, film izlemek için kendine zaman bile yaratır oldu. Tabi herkes film izler ama herkes aynı filmlerden hoşlanmayabilir. Kimi aşk filmlerinden yana kullanır hakkını, kimi korku, kimi de komedi. Ama iyi yapılmış bir dram filmine kimse hayır diyemez. Dram filmi kategorisinde, her ülkenin hazırladığı kendine göre bir başyapıt var. Belki komedi filmi hepimizi güldürmeye yetmeyebiliyor, ancak dram filmi söz konusu olduğunda gözyaşımız sular seller oluyor. İşte gelmiş geçmiş, hepimizin boğazını düğüm düğüm eden en iyi 8 dram filmi.

İçerik Navigasyonu

1- Uçurtma Avcısı

Bir kitap uyarlaması olan bu filmde yaşanan zengin ile fakirin hayatlarındaki uçurum hiç bu denli içten ele alınmamıştı. Filmde Kaliforniya’da yaşayan zengin bir tüccarın oğlu Amir ile evin hizmetçisinin oğlu Hassan ana karakterlerdir. Çok sıkı bağlar ile kurulu bir dostluğu, uçurtma yarışları sırasında yaşanan bir olay zedeler.

Amir’in yere düşen uçurtmasının peşinden koşan Hassan, bir grup zalim genç tarafından tecavüze uğrar. Tüm bu olanlara şahit olan Amir, onu koruyabilecekken, korkar ve olanlara göz yumar.

Tüm bu yaşananlar onu hayat boyu bir vicdan azabına sürükler. Ta ki Hassan’ın oğlunu, çocuk tüccarlarının elinden kurtarana değin. Yıllarca Hassan’ın uğradığı kötü olay sebebi ile vicdan azabı çeken Amir, hayatının hiçbir noktasında sağlıklı ilişkiler kuramamış ve yaşamını bu olaya göre şekillendirmiştir.

2- Titanic

Aslında bu filmi izlemeyenimiz, dinlemeyenimiz yoktur. Üzerine o kadar çok konuşulmuş, o kadar çok haber yapılmıştır ki hiç izlemeyenimizin bile eserle ilgili birkaç fikri vardır. Titanik isimli dev bir gemi ve onun taşıdığı kabul üstü insanları konu alan filmde, yolcular arasında Jack isimli fakir bir ressam da vardır.

Jack kazandığı bir kumar sonucunda bu gemiye biniş bileti almıştır. Bu fakir ressamla zengin bir ailenin kızı olan Rose ile karşılaşır ve aşk başlar. Rose bu süreçte zengin bir ailenin ukala oğlu ile nişanlıdır. Ancak Rose ve Jack arasındaki aşk öylesine büyüktür ki Rose düşünmeden nişanı atar.

Ancak Titanik’in uğradığı facia ne yazık ki bu aşka vurulan büyük bir darbedir. Jack aşkı için buz gibi sulara gömülür ve gözyaşları sel olur. Rose ise yıllar geçse de bu aşka asla ihanet etmez ve Titanik’in enkazından çıkan anılar ile aynı yılları bir kez daha yaşar. Jack ve Rose’un geminin güvertesindeki birbirlerine sarışmış vaziyetteki duruş pek çok dizi ve filme de konu olmuştur.

3- Mor Yıllar

Alice Walker’in Renklerden Moru isimli kitabından uyarlanan film onlarca ödüle layık görülmüştür. 1900’lü yılların başını konu alan filmde ana karakter olan Celie, üvey babası tarafından istismara uğrar ve hamile kalır. Yine bu babası tarafından çocukları olan bir adama köle olarak verilir.

Ancak adam bir barda şarkılar söyleyen güzel Shug Avery’e âşıktır. Hatta onu eve getirir ve onunla yaşamaya Celie vermediği değeri ona vermeye başlar. Celie ise kadınlığını bile unutup, onlara yemek hazırlamaya, kocasının çocuklarına bakmaya, hatta o çocuklardan da şiddet görmeye devam edecektir.

Tüm bu hayat sinsilesinde kızkardeşine yazdığı mektuplar onun hayatla bağını güçlendirmeye yetmektedir. Ancak zalim kocası kızkardeşinden gelen mektupların Celie ulaşmasını da engellemektedir. Kocasından da şiddet gören Celie ile Shug Avery arasında başlayan dostluk aslında Celie’nin kendisini tanımasına da yardımcı olacaktır.

4- Soraya’yı Taşlamak

Filmde Recm kanunlarının ne kadar tutarsız ve vahşet içerdiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Freidoune isimli bir gazetecinin arabasının bozulması ile olaylar başlar. Zehra adında bir kız bu gazetecinin peşine takılarak, yeğeni Süreyya, yani Soraya’nın uğradığı vahşeti anlatma çabasına girer.

Zehra’nın çabası ve Süreyya’nın köyde uğradığı iftira ve vahşet hepimizin tüylerini diken diken etmektedir. 1986 yılında yaşanan olayda Süreyya zina yapmakla suçlanmış ve taşlanarak ölüme mahkûm edilmiştir. Aynı zamanda filmin 1994 basım tarihli bir kitabı da bulunmaktadır. Filmin fragmanı dahi milyonlarca kez izlenmiş ve en çok izlenen fragmanlar arasına girmiştir.

5- Kaplumbağalar da Uçar

Çocuk oyunculuğunun ayyuka çıktığı bu film de, Irak Türkiye sınırındaki bir Kürt mülteci kampında geçmektedir. Savaşı çocukların, daha doğrusu yaşından çok daha büyük işlere sürüklenen çocukların gözünden konu alan filmde ana karakter olan Soran’dır. Soran seyyar bir uydu alıcısından yapılan İngilizce haberleri kendi halkına aktarmaktadır.

Diğer bir karakter olan Agrin ise, anne ve babası öldürülen, ağabeyinin gözleri önünde tecavüze uğrayıp hamile kalan Halepçeli bir kızdır. Film, Soran’ın Agrin’e olan aşkını ve geçimlerini sağlamak zorunda kalan çocukların ağzıyla mayın toplamak zorunda kalmasını konu alır. Ancak Agrin’in kendisini öldürmesi gözyaşlarının sel olduğu sahnelerden biridir. Savaşın çocuklar üzerindeki etkisini ustalıkla konu alan film pek çok dalda ödül almaya hak kazanmıştır.

6- Yeşil Yol

Cold Mountain cezaevinde geçen olaylar, birbiri ardına devam eden idamlar sinsilesi izleyenleri derinden etkiliyor. Tom Hank’ın izlerken kendine hayran bırakan oyunculuğu ve filmin konu aldığı vahşet, dram, öç alma duygusu boğazımızı düğümlüyor. John Coffey, iki küçük kızın tecavüzü ile ilgili iftiraya uğramış, devasa görüntüsünün altında aslında çok duygusal bir ruh barındıran bir mahkûmdur.

Aynı zamanda bu mahkûmun doğaüstü güçleri de bulunmaktadır. Dört dalda Oscar adayı olan filmde, başgardiyanın yeğeninin John’a uyguladığı psikolojik şiddet ve idamı sırasında uyguladığı vahşet konu alınıyor. Coffey’in suçsuzluğu ise ölümünden çok sonra ortaya çıkmaktadır. Ancak Coffey hiçbir zaman suçsuzluğunu ispat etme cabasına girmemiştir. Film aynı zamanda aynı isimli romanın da birebir uyarlamasıdır.

7- Canım Kardeşim

Dram filmi söz konusu olur da, Yeşilçam filmlerinden bahsetmemek olur mu? Elbette olmaz. Hangimiz Canım Kardeşim filmini izlerken gözyaşlarımıza hâklim olabilmişizdir ki! Aslında hepimizin izlediği bu film de küçük Kahraman, onun ağabeyi ve ağabeyinin en yakın arkadaşının zorluklarla dolu hayatını konu alıyor.

Yoksullukla mücadele eden bu kardeşler, küçük, gündelik işlerle geçimini sürdürüyor. Ancak küçük Kahraman’ın kanser olmasının ardından işler değişiyor. Çünkü Kahraman’ın tek bir hayali vardır ve o da bir televizyona sahip olmaktır. Filmin geri kalan kısmı Kahraman’ın ağabeyinin ve onun en yakın arkadaşının televizyon bulmak için girdiği müthiş çabayı anlatıyor.

8- Hayat Güzeldir

Hayat güzeldir ama savaşlar değil. Film 2. Dünya savaşının ortasında kalmış ve paramparça olmuş bir aileyi konu alıyor. Kahramanımız Yahudi kökenli Guido, İtalyan güzel Dora2ya âşık oluyor ve onu düğününden kaçırıp evleniyor. Birlikteliklerinden dünyalar tatlısı bir oğulları olur. Ancak tam her şey yoluna girmişken 2. Dünya savaşı onların ülkesine de uğrar ve Yahudilere karşı katliamlar başlar.

Esir kampına gönderilen Guido ve oğlunu Dora da takip eder ve kendi isteği ile esir kampına girer. Ancak filmin en can alıcı sahneleri, Guido’nun tüm bu yaşananları oğluna bir oyundan ibaret olduğunu anlatması ile başlar. Filmin sonunda yaşanan vahşet ise kanımızı donduracak cinstendir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir