Seyahat

KAYSERİ SULTAN SAZLIĞI MİLLİ PARKI

Dört yanı dağlarla çevrili bir engin düzlüğün ortasında yer alan, “bataklık” denilerek defalarca kurutulmaya çalışılan bu doğal güzelliğin adının nereden geldiğine dair birkaç iddia var. Bu iddialardan biri, buranın Osmanlı döneminde sultanların özel av yeri olmasını sebep olarak gösterir; bir diğeri, “hac yolunda sultan kervanının uzun süre konakladığı bir yer olmasından dolayı” der; başka bir tanesi ise buradaki göl ve sazlıkların Revan Seferi sırasında ordunun lojistik ihtiyaçlarını karşılayabilmesinden dolayı duyduğu hoşnutluk üzerine IV. Murat’ın alana bu adı verdiğini öne sürer. Hangisi doğrudur bilinmez ama buranın sultanların ilgisini çekecek kadar güzel ve zengin bir doğaya sahip olduğu muhakkak!

Belgesel izler gibiDoğa fotoğrafçılığı üzerine yoğunlaşmaya karar verdiğim 2006 yılında ilk gittiğim doğal alanlardan biriydi Sultan Sazlığı. Millî park statüsüne kavuştuğunu o yıllarda henüz bilmiyordum.  Sabahın ilk saatleriyle bir, kuşların kahvaltısını seyretme fırsatını kaçırmamak için, Sindelhöyük kasabasında, Sultan Sazlığı Ziyaretçi Yönlendirme Merkezi yakınlarındaki kamp alanında konaklamaya karar vermiştim. İlkbaharın ortalarındaydık. Etrafın alabildiğine açık olması nedeniyle rüzgârlara ve dolayısıyla maruz kalan bir noktada kalmam gerekiyordu. Bununla birlikte, kamp civarında onlarca kuş türünü görebilmenin heyecanını da içimde tastamam duyuyordum. Kuzeyde meşhur Erciyes’in karlı zirvesi manzaraya destansı bir görünüm katarken, güneyde yine başka bir meşhur dağ sırası olan Aladağların karlı yükseltileri heyecanıma heyecan katıyordu. Büyük bir sürü hâlinde uçuşan yaklaşık 300 tür arasında Sultan Sazlığı’ndan bakınca dikkatimi ilk çeken flamingolar olmuştu. Gökyüzü, kuşlar, Erciyes, Sultan Sazlığı ile iç içeydi. O anda sanki bir belgeselin tam ortasındaydım ve etrafımı saran doğanın bu eşsiz parçasında olan biteni hayranlıkla izliyordum. Ömrümce unutamayacağım bir güzelliği belleğime bütün ayrıntılarıyla nakşediyordum.

Sazlığa bir sonraki gelişim ilk gelişimden yıllar sonraydı.Bu sefer, kuşları ve manzarayı izlemekten kalan sınırlı zamanlarda yerel halkla daha çok sohbet etme imkânı da bulmuştum.

Özellikle Sindelhöyük tarafından girilen ve Yay Gölü’nün yanı başında kalan alanda tek katlı kerpiç evlerin dokusu ve burada karşılaştığım insanların misafirperverliği seyahatimin üzerimdeki olumlu tesirini daha bir arttırmış, beni daha bir mutlu kılmıştı. Buradaki koyun ve kuzular yerel halkın geçim kaynağı olmakla birlikte çocukların da gözleri gibi bakıp kolladığı birer evcil hayvandı adeta.  Onlarla oynayıp zaman geçirirken yaşadıkları mutluluk gözlerinden rahatça okunabiliyordu. Buradaki sulak alanlarda görülen ve sosyoekonomik getirisi bakımından önemi fark edilmiş mandalar da bataklıklarda serbestçe geziniyordu. Manda sütünün yoğurttan dondurmaya kadar uzanan bir ürün yelpazesinin özü olduğunu ve sağlık açısından faydalarını ise sanırım dile getirmeye dahi gerek yok artık.

Kızılderili köylerini andıran sazlıklar

Yörenin bir diğer geçim kaynağı ise sazlıklar. Daha doğrusu sazlık kesimi. Bölgenin sulak yapısına bağlı olarak yetişen sazlar, kış aylarında yapılan kesim işlemi sonrasında, temizlenmek üzere Sindelhöyük ve Yeşilhisar’da belirlenen alanlarda toplanıyor. Büyük koniler oluşturacak şekilde bağlanıp dizilen sazların birlikte bu görüntüsü uzaktan bakıldığında büyükçe bir Kızılderili köyü izlenimi uyandırıyor. Toplanan sazların 200-400 adetten oluşan her bir bağı, çöplerinden temizlendikten sonra işlenmek ve ürüne dönüştürülmek üzere genellikle yurt dışına satılıyor. Ham saz demetlerine kıyasla çok daha yüksek bir kazanç sağlasa da, üründen önceki son aşamasına getirilmiş sazlar için burada az sayıda atölye var.

Müstesna bir doğal alan

İki önemli kuş göç yolunun kesişiminde yer alan Sultan Sazlığı, bir defada çeşitli türlerden 600 bin kuşun bir arada gözlenebildiği bir kuş cenneti adeta. İç Anadolu’nun step ekosisteminde ortaya çıkan alanın oluşum hikâyesi, yeryüzünün şekillenmesinde en büyük role sahip levha hareketlerine kadar uzanıyor. Büyük volkanik püskürmelerden sonra Erciyes’in güneyinde meydana gelen çökme sonucu alan, akarsuların getirdiği alüvyonlarla dolarak Develi Ovası’nı meydana getirmiş. Etrafının dağlarla çevrili olması nedeniyle ovadaki sular denize ulaşamamış ve kapalı bir havza sistemi oluşturmuş. Ovanın orta bölümüne denk gelen yerde oluşan Yay Gölü, Çöl Gölü ve Sobe Gölü’nün etrafında yoğunlaşan sazlık-bataklık alan bugün “Sultan Sazlığı” olarak adlandırılıyor. Aynı anda hem tatlı su hem de tuzlu su ekosistemlerini bir arada barındırması sebebiyle dünyada eşine az rastlanır bir özellikteki bu alan aynı zamanda Orta Doğu ve Balkanların en önemli sulak alanlarından biri.

Ne yazık ki bu tabiat harikası bir dönem yanlış uygulamalardan muztarip olmuş. 60’lı yıllarda yöre nüfusunun artmasıyla beraber büyüyen geçim derdine çare olarak yapılması planlanan “Develi Sulama Projesi”nin kısmen de olsa uygulamaya konmasının alanın kurumasına kadar varan bir dizi olumsuz sonuca yol açtığı gözlenmiş. Sultan Sazlığı’nın en azından bir bölümünün tamamen koruma altına alınması gerektiği anlaşılınca geç de olsa hatadan dönülmüş.  “Yaban Hayatı Koruma Sahası”, “Tabiatı Koruma Alanı”, “SİT Alanı” gibi statülerden bugünkü en üst koruma statüsü olan “Millî Park” statüsüne geçişi tamamlanmış. Bugün alanın güneyinde yer alan Ovaçiftliği’ndeki Ziyaretçi Merkezi ve sulak alanda inşa edilmiş iki kuş gözlem kulesi ziyaretçilerin hizmetinde…

Yazı / Foto : BARIŞ KOCA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir